1 Eylül 2010 Çarşamba

otostop - 2 -

bir kadınla bir erkeğin birbirini aynı oranda sevebileceğine hiç bir zaman inanmazdım. Hep bir taraf daha az sevdiğinden, daha fedakar taraf acı çekerdi. Bu ilişkilerde yazısız bir kanun gibidir; aynı otobüslerde hamile kadınlara ve yaşlılara yerimizi vermek gibi. Boktan yazısız ama herkes tarafından bilinen bir gerçek..
sakin, gözleri çökmüş bir adam yolda kendisinin yaptığını söylediği evlerin önünde durup işçileriyle konuşuyordu ve adamın arabasının arkası açıktı. Keşke arkaya binseydik diye geçirdim içimden. Neredeyse 1 saat geçirmiştik kumlucanın çıkışına kadar. Yüksek bir tepeden geçerken beyaz rengin şehri nasıl ele geçirdiğine tanık olduk. Harika bir görüntüsü vardı seraların. İçimden tüm şehrin seralarda yaşıyo olabileceğini düşündüm. Serada uyku serada yemek serada seks. Bunu denemeliyim diye düşündüm. Sonra bir lüks araba daha; zengin görüntüsü ve tedirgin bakışları vardı adamın. Sanırım onu öldürüp organlarını satacağımızı geçiriyordu içinden. Büyük ihtimalle o bölgenin kaymakamı yada genç muhtarıydı. Bizi, 50 yaşlarında cadde üzerinde portakal satan bir adamın yanında bıraktı. Yukarıdan, sadece kadınların denize girebildiği bir koya bakıp portakallarımızı yedik. Çok lezzetliydi ve sadece 50 kuruş ödemiştik. Babasını yeni hastahaneden getiren bir gencin eski model arabasına bindik. Trajedi her yerdeydi.. Arkaya oturmuştum ve yaşlı, hasta bir adam yüzüme bakıyordu. İlk defa insan görmüş gibiydi. Belkide gerçekten böyleydi..
ön koltukta oturan yol arkadaşım, kadın olduğunu unutup, halinden memnun virajlı yolların sonundaki koyları izlerken, ben kaş ta içeceğimiz biraları düşünüyordum. Uzun bir yolculuktu ve değişik şivesiyle arabayı süren adam sürekli bir şeylerden bahsediyordu. Umrumda olmayan tek şey adamın neler söylediğiydi. Demrede inip kalacak bir yerler aramaya başladık. üç ya da dört saat sonra hava kararmaya başlayacaktı. Hala kalacak bir yerimiz yoktu. Kaşa sadece 1 saat yolumuz vardı ve oraya gitmeye karar verdik. Nede olsa hava kararsa da çadırımızı bir ağaç altına kurabilecektik. Otostop için yine en fazla 15 dk beklemiştik.
Güzel bir araba daha durdu ve arkadaşım nereye gideceğini sordu;
- Merhaba biz kaşa gitmek istiyoruz sizin ne tarafa yolculuk?
Arabadaki adam gözlerini sonuna kadar açıp bize bakarken şoyle dedi;
-Buyurun ben fethiyeye kadar gidiyorum isterseniz götürebilirim. dedi. Şaşkınlıkla kibarlık adamın suratında vals yapıyordu ve duyduğu cevap üzerine kibarlık terk etti adamın suratını;
-Fethiye mi?? Tamam olur oraya da gidebiliriz farketmez..!
Nura bakıp ciddi olmadığını anlamaya çalıştım ama bu imkansızdı.
Fethiye ye gidiyorduk...

Hiç yorum yok: