13 Kasım 2009 Cuma

yazdım

iyi bir gün değildi bugun
sivri bir çaresizlik hakimdi dünyama
şimdide makinanın başındayım
bu gece kısmetli olmayı bekliyorum.
yıldırımlar çaksın istiyorum
ama tutuşmuyorlar
tutuşmak istemiyorlar bir türlü
radyoda wagner harika
ama bugun ne doğduysa içimde
çiğnenmiş, fırlatılmış.
merhametinizi istemiyorum
bu tanrıların alacakaranlığında
kendime konuşuyorum sadece
benim konuşma aracım bu.
yinede biri bunu okursa ve
gecesi benimki gibi olmuşsa
buluştuk demektir bir şekilde
yabancı birader veya bacı
ve ikimizde biliyoruz
asıl trajedinin ölüm olmadığını
sen yalnızsın bende yalnızım ve
iyiki bir araya gelip acınası
kederlerimizi kıyaslamıyoruz.
ama şu yorgun makinanın
başına oturup şu son ve sıkıcı
satırı yazmama izin ver
yabancı dost:
buraya kadar okuduğun için
teşekkürler..

10 Kasım 2009 Salı

seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun? Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek. Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? ''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek. Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne bi...liyor musun? Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek... Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun? Seni hiç tanımadığım bir sürü insanla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak. Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun? Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek. Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak. Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun? Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime. Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun? Nereden bileceksin? Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım. Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım. Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni.. Ama sen hiç benimle olmadın ki... YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YADA YÜREĞİN...
c.y.

hadi makyaj yap senden nefret etmek istiyorum..!

-her gün bir yerden göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel. bulanmadan donmadan akmak ne hoş !dünle beraber gitti cancağızım,
ne kadar söz varsa düne ait ...
şimdi yeni şeyler söylemek lazım...

mevlana celaleddin rumi

-hadi makyaj yap, dedi. adam
elinden alınmış sevgilisine
-doğal halinle seni sevdim ve şimdi nefret etmem lazım..
uzak dur benden git!
söylenmişleri söyleme..
kaç şimdi!

- seni seviyorum..
ben gidiyorum o hall.. bir kaç sene sonra görüşürüz. yine yaşnılanları unutup yeniden sil baştan yaşamak ümidi ile.
birbirimizi özleyip, arayıp, bulup yeniden aşık olana kadar
iç boşluğunu taşımak, altında ezilmek asi hislerimizin elimizdeki hiç kimseye veremediğimiz çürümüş boktan sevgimizi saklayıp, sunmak kurusunu
yeniden sana, yine sana
o ana kadar beklerim..

eskiden olduğu gibi, biz o nehirin sularında defalarca yıkanırız
o su hep aynı akar, aynı şekilde yıkanırsın sadece gökyüzü farklıdır başını kaldırıp bakmazsın zamana,
şimdi hoşçakal o zaman

7 Kasım 2009 Cumartesi

ateş yakmak

Gerçeği gizleyip saklıyorsanız
ya da herkezin içinde tüm açıklığıyla
ortaya koyamıyorsanız,
gerçeğin ne olduğunu bilmiyorsunuz demektir.
Benim öykülerim zalimse
yaşamın kendiside zalim demektir.
Oysa ben
yaşamı zalim değilde güçlü bulurum.

...
jack LONDON

16 Ekim 2009 Cuma

ben hep vardım..

Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi...

Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden
ilk anda vazgeçilebilirdi benden. Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. ``Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.`` Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim...

beyaz köpek

bugun yürüyüşe çıktım şehrin en ünlü caddesinde. Beyaz iri bir köpek yürümeye başladı yanımsıra. Hızı benimle aynı, trafik ışıklarında birlikte durduk. Karşıdan karşıya birlikte geçtik. Bir kadın bize gülümsedi. Uzun süre birlikte yürüdük. Sonra ben bakkala girdim, çıktığımda gitmişti. İri beyaz harikulade köpek gitmişti, iri mavi gözleride. Gülen ağzı gitmişti. Sarkık dilide.
ne kadar kolay yitiyor herşey, hiçbir şeye sonsuza dek sahip olamıyoruz. Kederliyim, o köpek beni sevmiş bana güvenmişti ve ben gitmesine izin verdim.

11 Ekim 2009 Pazar

Benide sevdiğini söylüyorsun

yağmuru seviyorum diyorsun,
yağmur yağdığında şemsiyeni açıyorsun…
rüzgarı sevdiğini söylüyorsun,
rüzgar çıktığında pencereni kapatıyorsun…
güneşi seviyorum diyorsun, güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun…
işte ben bundan korkuyorum…
beni de sevdiğini söylüyorsun…!

Bunun bir Shakespeare ürünü olduğunu ilk defa yaşamdan dakikalarda duymuştum. Altında vefa olmayan bir sevgi ne kadar doğrudur, gerçektir bu da tartışılmalı zaten. Birinin sizin için üzüldüğü yada sevindiği, gözyaşı döktüğü yada gülümsemenin hatrınının kıymetini bilmek gerekir.

İnsanın sevdiklerinden her daim güzel, iyi şeyler bekleyerek yaşaması kadar büyük bencillik olamaz. Aynı Shakespear’nin söylediklerinin içindeki mana gibi: Sevdiğimizi söyleyip sevilenin dikenlerinden kaçmak ne kadar “Sevgi” kelimesinin anlamını taşır acaba?
Birde sevdiğini söyleyip dikenleri tatmadan kaçanlar.. Ne kadar bencilce? öyle ki; etrafda sevdiği insanların kasvetli, acıtan yanlarına katlanıp, inadına yanında olanlar varken..

7 Ekim 2009 Çarşamba

pasaklılar kralı

doğuştan pasaklıyımdır
yatağa uzanmayı sevdim don atlet -kirli tabiki-
ve sigara yanıklarından delik deşik
ayakkabılar çıkarılmış bir bira şişesi elde
zor bir geceyi atlatma çabasında,
hala gitmemiş ve
sürekli şikayet ederek dolanan bir kadınla mesela,
ve şoyle bir doğrulup
''heyy! memnun değilmisin? öyleyse ikile!!
diye bağırarak.
gerçekten bayılıyordum kendime,
o pasaklı kendimi seviyordum gerçekten,
ve onlarda seviyordu anlaşılan; her seferinde
terk edip, her seferinde döndüklerine göre..

5 Ekim 2009 Pazartesi

Gitmeleri severim...

Bazen gerekir...
Ve bazen gitmek iyidir...

Ben genelde gitmeleri seçerim...
Niye bilmiyorum...
Ama severim...

Kendimle kalmak...

Niye yapay olur ki hep sevgiler?
Ya da niye insanlar
Zorlama sevgiler gösterirler?
Sizi zoraki severken biri,
Kalmanızın anlamı var mı?

"Seviyorum" demek niye hep basite indirgenir?
İnsan aslında sevmediği birine"Seni Seviyorum" niye der?
Niye bu kadar basitleşir?

Ben karamsarımdır...
Kaplumbağaları hep sevmişimdir...
Korktuklarında,
Kendilerini en güvenli hissettikleri yer
Yine kendileridir...
Kendilerine dönerler...

Ben de Sevmekten korkarım..
Ve her sevişimde kendime sarılırım...
Kabuğuma çekilirim...
Ve en sonunda kaplumbağa gibi
Sessiz ve sedasız,
Hissettirmeden
Mutlaka giderim...

Değer verilmezseniz eğer,
Ya da verdiğiniz değer kadarını hissedemiyorsanız...
Kalmanızın bir anlamı var mı?

Sessiz sedasız gitmek güzeldir...
Sanki hiç yokmuşsunuz gibi...
Fark edilmemeyi severim ben,
Sır olmayı severim...
Adımdan bahsedilmemesini severim...
Hissettirmeden gitmeleri severim...

Bir film sahnesi gibi...
İnsanların arasındayken...
İnsanlarda bir yer etmişken...
Sessizce gidersiniz...
Üzerinizde bir palto...
Bir süre sonra birisi der ki;
"Ya bu gitmiş"
Cevap verir diğeri;
"Evet gitmiş"
Sonra her şey yine devam eder...
Siz de unutulmanın hazzıyla tebessüm edersiniz...

Ben hep giderim...
En çok yaptığımdır...
En alışkın olduğumdur bu benim...
Nasılsa bir gün bitecektir...
Daha çok bağlanmaktansa,
Daha çok bağlamaktansa,
Bağlanıp daha çok yanmaktansa,
Gitmek iyidir...
Bu ne kadar zor olsa da...
Gitmek iyidir...
O zaman sadece bir isim olarak kalırsınız...
Aslında belki hiç hatırlanmazsınız...
Bu acı vermez ki!
Siz kaç kişiyi hatırlıyorsunuz ki zaten?
Birileri de sizi hatırlamayıversin...
Unutulmak iyidir...
En azından sır olursunuz...

Gitmek korkmak mıdır?
Mücadeleden yılmak mıdır?
Zayıflık mıdır?
Sanmıyorum...
Zaten elde edemeyeceğiniz bir şey için
Mücadele etmemelisiniz...
Size zarar vermeyecek bir şeyden
Korkmamalısınız...
Aslında gitmek güçtür çok severken,
Gidebiliyorsanız; güçlüsünüz...

Gitmeleri severim...
Ve bazen;
Eninde sonunda,
Giderim...

4 Ekim 2009 Pazar

gör, bak etrafına; neler dönüyor!

Her şey günlük gülistanlık olacak olsaydı gerçekten imtihan olmazdı! Gelişi güzel doğar, büyür, ölürdük..Sen abartıyorsun rahat yaşamla sapıtmayı. İstanbul üstünden geçmiş bırak kendini korumayı. İyiden iyiye bakıyorum da yoldan raydan çıkmışsın. Tenine dokunan ellerden bir koleksiyon yapmışsın aferin! O yataktan bu yatağa yatıp takılıp sızmışsın, bu zihniyetle aşkı yorgan altlarında aramışsın aferin! Erkek alana dek istediğini sanarsın ki Romeo, ne diller döker de teslim olur kapana Juliet. Kadınlar hassas ve hisli, dilekleri içlerinde gizli, hatırla işi bitince kaç Romeo gaddarca gitti? Kadın olmak zor bu kadar acımasızlık sürerken. hemcinslerim abazanlıktan oduncasına yanarken.
El bebek, gül bebek bu yaşına kadar geldin. Düşünsene bir it heriften sertçe tekme yedin. Geceye aşkla vardın, sabaha yabancı uyandın. Bil ki sonraki gün başka bir baya anlatılacaksın Kadını kandırmaksa amaç alayınız yalancı. Kapında köpek olan işi bitince yabancı.

3 Ekim 2009 Cumartesi

bir hikayem var..

her görüştüğümde başkasıyla sevişirken gördüğüm arkadaşlarım oldu kısa bir süre.. Ve bunun normal bişey olduğunu düşünen biri daha.. Annemin neden arkadaşlarımı bu kadar merak ettiğini kimlerle görüştüğümü, bunu benden daha çok önemsediğini anlıyorum. Zira 'arkadaşını söle sana kim olduğunu söylüyüm' gereksizi burdan çıkıyormuş ve kimi zaman doğruymuş.. Bole umarsız sevinçli, halinden çok memnun zamanlardan sonra pişman olduğum bir sürü isyana kalkıştım. Geçti..

Yalanı hiç bu kadar sevmemiştim .. Öle yalanlar öle gereksiz oyunlar çevirdiki güldüm çoğuna:) Halbuki gerek yoktu ben zaten keyfime bakıyordum... Neden insanlar bole şeylere kalkışır. Ben çikolatalı puding seviyorum bundan başkasını yemem ama çileklininde tadına bakıyım demek zormu?? Herkez yaşıyo bunu. bende yaşadım..
Şimdi yeni bir hayata katıldım ucundan çok sorunsuz saf biraz dekolteli ama :)) Zaten fetişim acayip üstüme üstüme gidiyo :D
Tüm bunlara bir sürü sorunla girmek sorun yaratabilir. Elimdeki sorunları ortadan kaldırıp dekolteli bi hayata ortak olucam, bu kesin :)
Aaa sorun derken; ne kadarda boşmuş gereksizmiş.. Bir çok güzel anı teptim. Sanırım geri dönmeliyim..

2 Mart 2009 Pazartesi

artık yok

Artık daha çok gece daha az gündüz eskisinden daha az güneş ışığı. Günün hep ikinci 8 saatinde uyumak, güneşin en tepede olduğu zamanlar. Dışarı çıkınca gözlerini defalarca ovuşturmak. Kısacık zamanda hatırladıklarımı ne çabuk unuttum yine..
Geçenlerde yeni yazmaya başladığım bir sitede bir söz okudum. Susmakta bir konuşma şeklidir gibi birşeydi sanırım. Hayatınızda hiç susarak birine bir şey anlatmayı denediniz mi? ya da bunda ne kadar başarılı oldunuz? Karşınızdakine küfretmek istiyorsanız bunu susarak anlatmayı denediniz mi hiç, ya da onu çok sevdiğinizi sölemek için sustunuz mu? Aslında somut şeyleri anlatmak için susmak çok aptalca. Anlamıcaktır. Her zaman konuşmak ya da yazmak. Ama bazende susmak.
Bunu nie söylüyorum, karşınızda konuştuğunuzu anlamayacak insanlar olabilir. Normal. Ama bu değil zaten olay. Konuşurkende seni anlayan birine susurak bir şey anlatmak.
En çok sevdiğiniz, birlikte vakit geçirdiğiniz, eğlendiğiniz bir arkadaşınıza bir buluşma teklifi gönderin. Mesela çayı güzel demleyebilen bir yer olabilir. İlk siz gidin ki o geldiğinde 2 çay aldıktan sonra, mümkünse kendiniz doldurup, oturun masaya hiç konuşmadan. Ve çay bitene kadar konuşmayın. Aslında ikili ilişkilere karşıyım ama iki insan birbirlerini susarkende anlamalılar. Neler hissetiğini nasıl bir gün geçirdiğini hatta nereye gideceğini bile.
-gönülçelen gönülçelen biraz gerçek biraz yalan hem yarabandım hem yaram bitsin artık gönülçelen, dı dı dııı dırı dımmmm
Hep boyle bir insan olsun istedim yakınımda. Yolda gördüğünde beni, yüz ifademden nereye gideceğimi bilen, belki olur ilerde:) Aslında bu kareye başkasına ait şeyler yazmayı sevmiyorum fakat bu eskilerden

niceleri geldiler niceleri,
neler istediler neler!
sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
bakıyorum da sen hiç gitmeyecek gibisin;
onlarda senin gibiydiler..

28 Şubat 2009 Cumartesi

ne zaman gitti tren

Bir ay içinde büyüdüm. Artık annemi bile anlamaya başladım. O kadar büyüdüm ki artık bir paylaşıma aşık olmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Belki de baştan beri en mantıklısı buydu, bizim keşfedemediğimiz. Evet evet en mantıklısı bu. Sanırım bi kaç kere daha yazarım bundan sonra. Yaban hayat en iyisi kimseyle konuşmamak. Bu şekilde beslenen ekşi sözlüğe tanıdık simalar hakkında eleştirel yorumlar yapan ve bunların tanıdık simalar tarafından okunduğunu sanan adamlar tanıyorum. Yıllardır tek odalı bi evde internetden başka bir şeyleri olmadan yaşayan herifler. Doygunluk bu olsa gerek. Yaşamaya doygunluk. Artık aç olmadığımı hissediyorum bende hemde 1 ay içinde!
Bugun bir kitleden daha soğuduğumu farkettim ama haksız değilmişim. Benim gibi çok olduğunu gördüm. Aslında bir insana bile acımazken, düşünmezken toplumsal duyarlılıkta neymiş!? Ve bu kadar bencilken. ''Ne zaman gitti tren'' dı dı dım dı dııı..
Evet sinirliyim çünkü olacakların farkına varıyorum. Zira gördüklerimi unutamamda. Ama kızmıyorum çünkü bunlar hep olan şeyler:) Uzun bir seyahat belki istanbul, kalabalık her zaman iyi geliyor. Kendimi daha çok yalnız hissetmemi sağlıyor. Gelince gördüklerimi anlatırım belki. Teoaman..
Dayanmak zormuş meğer sonu belli oyunlara
...
Oysa ki özgürlüğü seçmek başka vucutlar sevmek
bi şehri tam kalbinden beyninden vurup gitmek var aklımda..
Artık bilgisayarımı daha az kullanabilicem, devlet dede cezalandırdı; bilgisayarımı hor kullanıyormuşum..:) peh onlar ne anlar pis bunaklar.
Aslında bu şekilde boyuneğme karşıtı eylemlerin odağı haline geliyorum belki ama kemalizm tüm zamanların en iyi ideolojisidir. Ve inanıyorum ki bu ideoloji zamanın getirdiği şartlarla gelişicek, büyücek ve kitleleri peşinden sürükleyecektir. Bunun farkına varamayanlar da bu ideolojinin yaşattığı insanların özgür düşünceleri altında ezilmeye muhtaçtır! Bu görülen en muhtemel sonucudur. Tanrı onları görülmeyenlerinden korusun..

27 Şubat 2009 Cuma

sanki seni benim için yapmışlar!

Bir sürü karışık şey ve üstüne bir sürü karışık şey daha. Sonra karışık başka şeyler, hayat ne kadar karışık dedirten cümleler:) Kesinlikle anlatım bozukluğu, düzeltiyorum; hayat ne kadar karışık dedirten: cümleler! Kadının tırnak etleri ile tırnak arasına sıkışmış rengi ne olduğu belli olmayan oje kalıntıları. Üstünde bilmediği renkteki ojeye uyumlu bi kaç bez parçası kafasında bilmediği şeyler. Kocaman gözleri ayın 14 ü gibi, düşünceleri ise saçmalık. Herşeye bi sebep ve yine herşeye bi sonuç. Ne kadar ağır. Tanrım nasıl taşıyor bunu? Bence çok erken ölücek. Tahta bi tabutta daha mutlu olacağına eminim. Zaten bi boka yaradığı yok kendini ve başkalarını mutlu ediyor.. Hiç boka yaramayan herfileride. Zamanında 9 gün odasından çıkmayan pis adamlarıda. Hıı birde küçük mutluklardan hoşlananları seviyor kendisi gibi. Küçük şeyler yaşayıp esrarengiz ayrılışlardan hoşlanıyor belki de kim bilir..
Hımm birde karşı koyduğum çok şey var şu sıralar. En sevdiğim adamlara küfür ediyorum herkezin önünde ve yine haketmediğim kadınlarla konuşmaktan kaçınıyorum. Belkide ilahi adalet doğrudur. Ne dersin? Yoksa annem bedduamı etti bana?
Sanki seni benim için yapmışlar, sanırım malzemeden çalmışlar:) oww ne kötü teoman duysa onu dinlediğim için müziği bırakırdı herhalde hehe:) Yapanlar eserlerine sahip çıkamamış ezilmiş bükülmüş çok fazla yıpranmış çok fazla insandan geçmiş. İzler kaplamış güzelim zemini, tutulacak yeri kalmamış. Anılarını ole bırakmışlarki yeni anılara yer kalmamış. Belkide iyi yapmış. Kim bilir?

12 Şubat 2009 Perşembe

açık kapılar

çok güzel gülümsüyordu, ilk dikkatimi çekende buydu benim gibi olmadığını anladıktan sonra. Benim gibi değil, çünkü; o biliyor ki insanlar çalışarak başarılı olabilirler. Tanrıdan uzaklaşmam (dinden soğumam) üniversite çağıma denk geliyor. Fakat üniversite değil, dini sömürenler kullananlar maşa haline getiren insanlar. Çok eminim benim gibi düşünen binlerce genç olduğuna. Neden O' na iman etmeyelim ki? Her şey apaçık ortadayken ve koşullu bir hayat yaşıyorken. İnsanları o kadar soğuttular ki? Televizyonda dini bir kanalı pas geçen benim tanıdığım çok insan var ve sebebi insanların dini duyguları üzerinden hakimiyet kurma, ele geçirme isteğini sansürsüz yayınlamaları. Aman karalar giyin umarsızca dini devlet işlerine sokun, Atatürkü karalayın ve yine umarsızca kadınları buna araç edin fakat onların düşüncesini sormayın. Erkek erkeğe kadınların saçını görsekmi görmesekmi die tartışın. Bu tam bir bağnazlık. Bütün bu olanlar ve yazmadığım bir çok şey şuna neden oldu; yolda kapalı kadınlara ters bakma, şiddete meyilli olma, tanrıyı daha az düşünme, bütün türbanlı kadınları tek bir insan ve o insanı Atatürkü sevmeyen, cahil, bağnaz bir birey olarak görme. Tam bir bölücülük hareketi, insanları ayırma birbirlerine düşürme politikası. Bunları düşünüyorum çoğu zaman ama bu sıralar değil. Bütün türbanlılar böyle olmadığı gibi bundan daha kötü türbansızlarda var!
Demem gereken şu ki; bu sıralar ön yargılarımdan kurtuluyorum böle insanlar tanımak güzel en azından biraz endişelerim azalıyor ve çok az daha mutlu oluyorum. Yanlış mı düşündüklerim?; olabilir. Ama benim düşüncelerim!; yanlış olabilir...

8 Şubat 2009 Pazar

güzel bir gün ölmek için

unforgiven ritmiyle yazıcam bunları belki anlamaz bazılarınız.. Bu beni mutlu eder ama anlamasını istediğimde çok insan varki o şarkıyı bilmelerine gerek yok. En sevdiğin insanı uzun süre aramamak, merak etmek ama inadına aramamak; yolda ona rastlayıp kolundan çekip götürmenin daha güzel olduğunu anlaması için. İkili ilişkilerde de bole düşündüğüm için üzüyorum, üzülüyorum. Yalan söylüyorum güven vermiyorum. Zaten en baştan ikili ilişkilere karşıyımya neyse. Ne kadar saçma, bi insanın başka bi insana yıllarca ya da 1 saat tahammül etmesi eğer eğlenmesini bilmiolarsa.. Bir fizikcinin söylediği gibi dünyanın en zor 2. şeyini buldum ben! e=mc2. einstein kadınları çözememiş ona bile zor gelmiş gerek duymamış uğraşmaya.
birinin beni sahiplenmek istemesi özgürlüğümü elimden almak istemesi: uff ne kötü duygu bu! Hemen ordan çekip gitmek şart. Yoksa; teomanın dediği gibi 'güzel bir gün ölmek için!'
İstediğim zaman dışarı çıkmak sokakta gezmek istediğim zaman 'kapısında sabahlamak' onu görmek için.
Hiç bir zaman sahiplenmemek en iyisi . O son öpücüğü bir daha göremicekmişsin gibi ateşli ve bir daha ne zaman görüşüceğini bilmeden, planlamadan ayrılmak. Sanki birlikte değilmissin gibi onu serbest bırakmak hayata.. Onun yaşadıklarından zevk almak, onun dinlediği müzikle dans etmek. Evinin önünden geçerken bağırmak seni seviyorum die. ama aşağı indiğinde seni bulamaması..
Yaşamanız için bize kalıplar sunulmuş üniversite bitir mümkünse doktor avukat mühendis, hiç hayallerine yer vermeden dolgun bi maaşla çalış mütemadiyen evin babanın evinin üst katı olsunki gece yıldızları seyretmek için kimsenin bilmediği yerlere gidemeyesin. zaten ayıp akşam namazından sonra dışarı çıkılmaz.. daha birsürü tabu ve hepimiz onları yaşıyoruz en sevdiğimiz oğlumuzun değilde komşunun düşüncelerine göre yön verioruz hayata.. ne kadar acı.
Ben istediğim şeyleri yaşıyorum, birinin beni ele geçirmesine izin vermiyorum, yaşamak istediğim hayatı yaşıyorum imkanlar el verdiğince, olmak istediğim insanın yanında oluyorum benim gibi düşünen!
Dinlediğim şarkı daha fazla yazma diyor sanki: teoman-bazı yalanlar