23 Haziran 2010 Çarşamba

... yalnız kalsaydım

Keşke hep masum kalsaydın benim için,
Uzaktan ve duvarlara dayanarak izleseydim seni.
Keşke tanışmamıza hiç fırsat olmasaydı.
Ve seni hayatıma şeker misali karıştırmasaydım.
Hayat kavramım senden ibaret olmasaydı keşke.
Seni hayatımın öznesi yaptım da ne oldu ?
Her gece bir acı, her anımda yaralı bir kalp...
Öznesi olmayan bir hayata mahkûm bir nesne kaldım sayende.
Oysa ne kadar masumdun önceleri,
Bir gülerdin dünya gülerdi sanki.
Kazara göz göze gelsek yıkılırdı içim.
Öpülesi bir el uzanırdı tenime,
Dokunurdu içime işlercesine.
Ne güzeldi eskiden, uzaktan seyreder,
En yakınlarıma anlatırdım seni.
Ne masumdun sen bana.
Aniden çıkınca karşıma,
Yağmuruna kavuşmuş toprak misali sevindi yüreğim,
c.y.

11 Haziran 2010 Cuma

4

güzel bi yolculuktan sonra antalyaya dönmüştüm. Güzel bir yolculuk diyorum çünkü 6 kere mola vermiştik. İnsanın hayatından çalınan yarım saatlik tam 6 mola! Çoğu insanlar araları sevmezler. Özelikle planlı insanlar bundan nefret ederlerdi. Bense herşeye biraz ara vermekte fayda olduğuna inanırdım. İçkiye, yemeğe, sekse, gezmeye, güneşlenmeye, berduşluğa, kadınlara ve bazen de hayata. Acaba izin verirlermiydi iki yıl uyumama... sanmıyorum ama çok isterdim, uyandığımda etrafımdaki herkezin gitmiş olmasını.. döndüğümde televizyonum, bilgisayarım paslanmış, kitaplarım kurtlanmış olsun çok isterdim.
Sanırım acilen doktora! ihtiyacım var..
Dünyanın en büyük organizasyonu başlıyordu ve çok az tatilim kalmıştı. Bu yaz tamamen kendi işimi yapıp çocuklarla ilgilenicektim ve bu yüzden kendimi çok iyi hissediyordum. ergen olmayan insanlar çok daha az günah işlerler. daha az zararlıdırlar. hatta dünyanın en mutlu insanlarıdır cinsel organlarının ne işe yaradığını tam kavrayamamış olanlar. Tüm insanlığın hayalinde yokmudur çocukluğa dönmek.. üstelik her gün birilerini becerme isteğiyle ortalarda dolaşırlarken.. 24 yaşımdayım böyle trajedi, böyle çelişki görmedim doktor! yardım et bana..

7 Haziran 2010 Pazartesi

karpuz

O gece pencereler açıldı,
tavandan aşağıya teneke bir tanrının
teri damlıyordu,
bende oturmuş bir karpuz yiyordum.
rengi yapay bir kırmızı
suyu yavaşça akan paslı göz yaşları gibiydi
ve çekirdekleri tükürüyordum
bazı çekirdekleri de yutuyordum
devamlı düşünüyordum
ben bir ahmağım!
bu karpuzu yiyecek kadar,
ama yinede yemeye
devam ettim.
hayat beni kandırıyordu güzellikleriyle
ve güzel kadınlarda böyleydi
güzel vucudlu kadınlar.
aynı karpuzun tasviri gibiydiler.
yavaşça oksitlenen güzel şekilli demir çubuklar..
paslı sevişmelere dayatılmış bir ilişkinin çekirdekleri vardı,
ve hepsini tükürüyordum!
Bu arada güneşte kürek çekmekten dolayı ayaklarım yanmıştı ve uzun kaşıntılar sonucu bugun soyulmaya başladı. Çok ilginçti, tarak kemiklerimin üzerindeki deriyi soyduktan sonra önüme bir dünya haritası alıp, şeklinin hangi ülkeye benzediğini bulmaya çalıştım. Hatta ufak rütüşlerle gitmek istediğim ülkelerin haritadaki sınırlarını belirliyordum. Bu harikaydı; sağ ayağımda japonya, sol ayağımda kanada. Evlerin kapılarının hep açık olduğu ülke, kanada. cehennemin sağ, cennetin sol yanı!