28 Mayıs 2012 Pazartesi

kürtaj, hayat kurtarır...

Herhalde kadınlarla vakit geçiricem. Söylediği lafa bak; Kadın arkadaşı daha çokmuşda kadınlarla vakit geçiriyormuşmuş. Kıskandınmı göt. Erkeklerle vakit geçirip senin gibi, göt-meme muhabbetimi yapayım. En yakın kadın arkadaşın hakkındaki fantezilerinimi dinliyim? Hangisini yapayım piç. Yoksa 5 erkek aynı masaya oturup yoldan geçen kadınların kalçaları hakkında yorum mu yapayım.  Haa sizin şu meşhur lafınız, sevgilisi olan her kadına, '' vay amına koyayım, bu karı bu adamamı veriyor şimdi?!'' demenize şahitlikmi edeyim. Sevgililiği düzüşmekten ibaret bilen, siz erkek ırkının yüz karaları. Taklitçilikte oscar alan kişiliklerinize sıçayım ben. Size tek bir şey önerebilirim. Biliyorum beceremezsiniz kitap okumayı bu saatten sonra ama kendinize kitap okuyan arkadaşlar edinin. Belki faydası olur. Hee bu arada, bu melih gökçekmidir ne boktur, senin doğumuna kürtajı yetiştiremeyen tıp bilimini sikeyim. Sende suç yok, seni bugüne kadar orada yaşatanlara sesleniyorum; Yavşaklar.
Benim aynımın kadın cinsine gönderilmiş bir şarkıdır. Teşekkürler Teo.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Şans

Telefon çaldı. Hiç bir neden beni yerimden kaldıramaz diye düşünürken, neden O arayınca böyle davranıyorum diye geçirdim içimden, gömleğimi ütülerken. Çok kısa bir süre içinde buluştuk. Yürüdük uzunca. Sohbet ettik. Arkadaşlık ilişkilerine nazaran ikili ilişkiler konusunda kötüydü. Kendine bir şeyler kattığı, öğrendiği konusunda bile yanlış düşünüyordu. Bir insana şans vermenin onu aşağılamak olduğu düşüncesinin mantıklı açıklaması çok netti. Ben senin kadar istemiyorum, senin kadar sevmiyorum, hatta hoşlanmıyorum, bir şeyler hissetmiyorum fakat bir deneyelim. Doğum gününde gelen hediyeyi beğenmediğin halde giymek zorunda olmak gibi bir şey. Eğer istemiyorsan güçlü duygular yoksa boşa zaman kaybıdır her şey. Çekilmez. Neredeyse lise yıllarımın ilk çeyreğinde tanışmıştım gittiğimiz mekanla. Çok eskiydi. Terasa oturup bulutları izledik uzun süre. Zaman çok nadir hızlı geçiyordu. O nadir anlardan biriydi o gün. Gece 24'e kadar birlikteydik halbuki. Bütün günü o terasta geçirmeyi hayal ettim. Ama kurallar önceden konmuştu. Bir çok şeye katlanıp, bir daha bu şekilde görüşemeyeceğimizi düşünerek geçirdim saatleri. Gecenin sonuydu, güneş battıktan sonraki en güzel an. Çabuk bitti. Bir insana ikili ilişkiler konusunda şans tanımayın. Gerçekten istiyorsanız yaşayın. Acaba elini tutunca ne hissedicem diye tutmayın bir eli, içinizden geliyorsa tutun. Öpmek istiyorsanız öpün onu, karşınızdaki insan istiyorsa değil.Başka bir neden girmesin aranıza duygulardan başka. Samimiyetsizliğin sınırlarını daha fazla genişletmenin gereği yok. İnsanı ne hissettiğini bilmez, duygusuz, başı boş ilişkiler içine sokan bu haksızlığa, karşınızdaki üzülecek diye katlanmayın. Kendinize değer verin, daha mutlu olursunuz. Yalnızlık, hislerinizden emin olmadığınız bir ilişkiden, tahmin edemeyeceğiniz kadar daha zevklidir.

8 Mayıs 2012 Salı

Cinsel Politika

Geleneksek toplum kuralları madde 485346279751. Toplumumuzda iki cins arasındaki ilişkinin, sevişmenin, flörtün, ilk buluşmanın ya da adını ne koymak isterseniz, erkeğin ilk adımı atmasıyla başlaması gerektiği düşüncesi hakimdir. Dolayısıyla kadının biraz daha pasif kalıp, erkeğin ilgisini çekmeye çalışması doğal karşılanır. En çok duyduğum kadın sitemleri arasında bir numarayı kimseye kaptırmayacak bir söz vardır ki, tadından yenmez; '' ben daha ne yapayım?!'' Kadın diyor ki yani, ''süslendim, makyajımı yaptım, tatlı tatlı gülümsedim, mini eteğimi çektim, en güzel parfümümü sıktım, e hafif göğüs dekoltesi de verdim yinede karşıdan bir tepki yok.'' Bak bak bak... Tarihsel olarak bu süreç günümüze kadar gelmiştir fakat, bir çok gelişmede göstermiştir. Otobüste, kafede, yolda yürürken, bir partide, sahilde, bir çok sosyal alanda ki günümüzde internet üzerinden sıkça rastlarız, kadınlar hoşlandıkları erkeğin yanına hiç çekinmeden gidip onunla sohbet edip tanışabiliyor. Hatta direk, '' seninle sevişmek istiyorum'' diyenleri bile duydum. Özgüvenin insanda mütevazilikle buluştuğu an. Bir kadın gerçekten bir şeyler hissettiyse, istediyse, bunu utanmadan, saçma ahlak kurallarından korkmadan, yaşamalı. Erkek cinsinin insan olanına az rastlandığından, bu durumu '' olum, hatun direk geldi benle tanıştı, taş gibi, çakar geçerim'' sözlerini duymak pek mümkündür. Kadınları da bu içsel davranıştan uzaklaştıran birinci sebep budur. Kadın cinsinin de hepsi salak değil ya, düşünebilenleri var. Sıradan bir adamın yanına gidip ''senden hoşlanıyorum'' demiyorlar. Sıradan insanların yaşadıklarını ve cinsel yolla bulaşan hastalıkları bir kenara koyuyorum, günümüz ikili ilişkilerinin başlamadan önceki en büyük sorunu iletişimsizlik. Daha konuşmayı bilmeyen insanların, buluşup sevişmesi, sonrasında, ilişki zamanında büyük sorunlara neden oluyor. Örnek; R.T.E. bugün aramızda.. :) Diğer bir açıdan, duygularını, hissettiklerini, açıkça, çekinmeden, kim ne diyecek diye korkmadan ama akıllıca, hakkını vererek yaşayan ayrı bir insan ırkı da var. Ne istediğini bilen, dürüst, sadece seks için insanları tüketmeyen, duygularıyla hareket eden, geleneksel toplum kurallarını tanımayan insanlar. İnsanlar arasında bu çekişme sürerken, emperyalizm sürekli kazanacak. Tüketen toplum, zehrini yaymaya devam edecek. Daha güzel gösteren makyaj aletleri, daha güzel elbiseler. hep daha güzeli ve dolayısıyla daha pahalısı üretilecek. İkili ilişkilerin ahlaki açıdan çöküşü ise pahalı sevgililer günü hediyelerinin geri istenmesiyle son noktasına gelmiştir kanımca. Herkese iyi sevişmeler :)

4 Mayıs 2012 Cuma

Sansürsüz - 2 -

Öğleden sonra bir saatti, tam olarak hatırlamıyorum 14 ya da 15 idi saat. Mayıs ayıydı havalar iyiden iyiye ısınmaya güneş yakmaya başlamıştı. Odamda oturuyordum. Bilgisayarım, önümdeki dikdörtgen masanın sağ tarafındaydı. Bilgisayarımın sol tarafında, yiyecek bir kaç parça şey ve yeni ısıtılmış sıcak su vardı, kahve için. O gün erken uyanmıştım. Sanırım gereksiz bir telefona. Kahvemi hazırlarken kapı çaldı. Birini beklemiyordum. Üzerime bir şeyler geçirip kapıya yürüdüm. Ben hariç, 3 tane daha flörtü olan esmer, kızıl saçlı minyon tipli, hafif salaş, sıradan giyinen, kadınsı hiç bir özelliği olmayan Ayşeydi kapıyı çalan. İçeri geldi. Kendini beğenmiş bir tavrı, hiç bir kadında olmayan özelliklerin kendinde toplandığına inanan konuşmaları, yalan dolu başı boş bir hayatı ve çirkin bir yüzü vardı. Bir kadın istediği kadar güzel olsun, yalan söylüyorsa çirkindir. Oturduk biraz, sohbet ettik. Ona da kahve hazırladım. Benimkinin aynısından. Kahvaltılık bir şeyler çıkardım. Sıradan şeyler, domates, salatalık, peynir. Bunu önemsemedi. Halbuki diğer kadınlara nazaran fazladan ilgi göstermiştim. Sosyal medya gençler arasında oldukça yaygındı. Neredeyse 15-25 yaş arası her gencin Facebook'u vardı. Tabi ki bakmadan edemiyordu. Her gittiği yerde, her dakika her saniye önünde olsun istiyordu hesabı. Sigara ve alkol bağımlılığından daha kötü bir durumdaydı. Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım 2 saate yakın oturdu. Televizyon ve İnternet ile geçirdi zamanını. Giderken facebook hesabını açık unuttu.. Son 1 hafta içinde ki mesajlarını okudum. Benim bildiğimden 2 tane fazladan flörtü olduğunu gördüm. İçimden ''kadınlar'' diye geçirdim. Bunca zamandır söylediği sözler aklıma geldi. Güldüm. Kadınlara bu sıralar sadece gülüyorum nedense. Hiç bir kadına rastlamıyorum gözlerinin içine bakıp sohbet edebileceğim. Bana doğruyu söyleyebilecek bir kadına denk gelmiyorum. Bir kadının 3 farklı adamla görüşüyor olmasının sakıncası sadece toplumsal ahlak kuralları. Bunu saklaması, karşısında ki insanı kandırması ise tamamen insan haklarıyla ilgili bir ihlal. İlk görüştüğümüz gecenin sabahında, ''sakın beni yanlış tanıma, böyle bir şeyi ilk defa yaşıyorum'' dediği an parayı sehpanın üzerine bırakıp çıkmalıydım.