25 Mart 2012 Pazar

Boklukla ilgili

Bu ülkedeki gerizekalılığın en büyük kanıtı, raflara giren 10 kitabın 9'unun aşk üzerine olması. Aşk'ı orospu etmiş kapital sermayenizin, sizi kültürsüz bırakan ailelerin, eğitim sisteminin canı cehenneme. Çünkü sizler seks dışında yemeyen, içmeyen , okumayan, yaşamayan, duygulanmayan, ağlamayan tipik insanlarsınız. Size acı nedir desem bana elif şafağın çalıntı ve ergen paragraflarıyla cevap verirsiniz, size duygu nedir desem gerçek duyguyu anlatamazsınız, aç kalmanın, bilimin, felsefin, inancın, mücadelenin ne olduğunu bilmezsiniz. Size dostoyevskiyi sorsam, aç kalmamak için yazdığı kitapları anlatsam, size zindanlardan memleket için yazan nazımları sorsam, size ali şeriatiyi sorsam , siz ne yaptığını bile bilmeyen, makineleşmiş, hormonlaşmış duygularınızla çevreye kirlilik saçan idiotlar, size birşey sorulmaz. Çünkü siz gerçekten okumadınız, mücadele etmediniz, yaşamadınız, siz hiç kafanızı kaldırmadınız. Kültürsüz piçliğinizle tüm dünyaya zarar veriyorsunuz. Hayatta seksten daha değerli şeylerde var. İyi bir dünya yaratmıyorsunuz, iyi birşeyler yapmıyorsunuz. Çok üzülüp, çok ağlıyorsunuz, sahte yaşamlarınızın, hayatlarınızın bedelini ödüyorsunuz. Size bir bok sormuyorum. Sizinle bir bok ta yapmıyorum. Öyle yazıyorum işte, maksat bokluk olsun, canınız acısın. Acısın ki beyniniz revir yapsın, kromozomlarınız, hücreleriniz yer değiştirsin, belki hayatı tanımlayabilirsiniz.

23 Mart 2012 Cuma

12 yıl öncesi

Bugün de formumdayım, eğitsel bir şeyler yazmayacağım. Sadece güzel şeyler. Bundan tam 12 yıl önce Kındıl Çeşmede tanıştığım bir kıza aşık olmuştum. Çocuktum daha, her gün denize girer, kumda futbol oynar, acıktığımızda çadıra gider, uykumuz geldiğinde uyurduk. Hiç bir fikrimiz yoktu hayata dair. Öylesine yaşadığımız zamanlardı. İki tane birayla sızabiliyorduk sahilde. Masumdu her şey. O günlerin anısına Mabel Matiz ve Teoman.

Papatya - 2 -

papatyanın stresi azalttığını, uykunun kalitesini arttırdığını, algı kabiliyetini geliştirdiğini biliyor muydunuz? bende yeni öğrendim. Papatyaya olan saygımın bu denli artmasının sebebi meğersem buymuş. Her akşam yatmadan papatya çayı artık. Ha ha ha! şaka be yahu. Bundan bahsetmeyeceğim tabi ki..Neyime gerek benim huzurlu uyku, stressiz yaşam, zaten etrafımdakiler için algım da yeterli. Diyeceğim şu ki, papatyadan beslenirken onu öldürdüğünüzü unutmamanız. Dalından kopardığınız şeyin yararı, onu doğal, kendi haline bıraktığınızdan daha azdır.. Bırakın nasıl istiyorsa öyle kalsın, ne yapmak istiyorsa yapsın ve yüzünü ne tarafa dönmek istiyorsa o tarafa dönsün. Ona sahip olduğunuzdan, daha fazla mutlu olacaksınızdır. Zamanla, sahip olduğunuzu düşündüğünüz şeylerin size hükmetmeye başlaması size tahmin edemeyeceğiniz hayal kırıklıkları yaşatabilir. Papatya mı? bırak genç yaşında rüzgarın güneşin tadına baksın doya doya.

15 Mart 2012 Perşembe

- 20 -

İnsanlar, bu dünyada kaçılması gereken öncelikli korkunç şeylerdendir. Hiç bir sınırlama getirilmeden sokağa çıkabiliyorlar istedikleri gibi. Oldukça duyarsız ve hoşgörüsüzler. İlgi alanları sınırlı ve bayağı, ayrıca kötü niyetli ve can sıkıcılar.. Bu yüzden çok fazla ilgilenmemek gerek insanlarla. Öte yandan hayvanlar, harikulade yaratıklar. İsteklerini, ihtiyaçlarını ve iç güdülerini bu kadar net yaşayabilen bir insana sahip olmak isterdim.. Gözlerindeki ve beden dillerindeki güzelliği fark etmek yeterli bir hayvanın insandan daha üstün olduğunu anlamak için. İnsanlar o kadar iyi görünmüyor, o kadar güzel ya da sahici davranmıyor.. Tam bir boş bulunmuşluğun içinde çoğu. Kafa yordukları şeyler ve yorması gereken şeyler arasında anlamsal olarak hiç bir benzerlik yok. Küflenmiş akıl sağlıkları da cabası. Yolda görüp kaçtığım insan sayısı, sokakta rastladığım hayvan sayısından hep daha fazlaydı. Gün geçtikçe ve tüketim hızlandıkça, insanların insanlara olana tahammülsüzlüğü de artacak. Daha önce duyulmamış sorunlar, kavgalar olacak. İyi ki ben çoktan yırttım. İki gün üst-üste aynı insanla görüştüğüm nadirdir. Böylece sigara ve alkol kullanmayan insanlarla yaşam standartımı eşitliyorum :)

8 Mart 2012 Perşembe

Emekçi Vajinalılar Günü

Evet, beklentileri karşılayıp bugüne özel bir şeyler yazacağım tabi ki. Pek hoşunuza gitmeyeceği kesin. Kadınları vajina olarak gördüğümü düşünebilirsiniz başlıktan, evet doğru. Çünkü bu sıralar sadece vajinasına güvenip ortalıkta dolaşan tipler çoğunlukta. Genelde rastlaşıyoruz da. Kadınlığın sırrını çözememiş tipler, kitap okumayı, müzik dinlemeyi, sanatla ilgilenmeyi, yürümeyi, güneşte terlemeyi, ayazda üşümeyi bilmeyen tipler. Hiç bir düşünceye, görüşe, fikre sahip olmamış, popüler olanın peşinde koşan, kadın olup kadının toplumdaki yerini kirleten tipler. Çıplak ayak basmamış hiç toprağa, biri görür diye salıncakta sallanmamış doyasıya, hiç mahalle bakkalına girmemiş mesela, süslenip-püslenip zamanın en popüler alışveriş merkezlerinde almış soluğu hep. İnsanlarla birlik olup bir davanın peşine düşmemiş, bir kere bile haykırmamış ''özgürlük'' diye. Kendini, dolayısıyla toplumu çürüten, ahlaksızlaştıran, tek tipleştiren, omurgasız tipler.. Geçmişini tanımazlar, söylenene inanırlar genelde, sorgulamak soru sormak akıllarından geçmez, çünkü bir önemi yoktur onlar için. Dolgun bir cüzdan, gösterişli bir araba tanrıları olabilir her an. Tartışarak, konuşarak, bir şeyleri savunup karşısında durarak bir şeyler elde ettikleri nadirdir. Bırakın kadın haklarını, insan haklarından bile bir haber olduklarına iddiaya girebilirim. Bir erkeği vajinasına bağlayıp sürükleyebileceğini düşünürler genelde ve erkekler buna çoğunlukla izin verir. Hiç bir farklı özelliğinden ötürü ilgi çekmeyi başaramayan, ayna karşısından ayrılmayan, gülmesini, konuşmasını, ağlamasını bile bilmeyen emekçi vajinalılar. Bu kadınlar gününü size bahşediyorum. Güneş gözlüklerinizi çıkarın. Dünyayı renkli görmeye, renklendirmeye çalışın. Ve tabi ki erkek tarafı; hemcinslerimden memnun olmadığım içindir ki, diyecek hiç bir şeyim yok.. her bokun üzerine konacak bir sinek mutlaka vardır.