14 Ağustos 2010 Cumartesi

otostop -1-

fotoğraf makinamız yoktu ama fotoğraflanıcak daha değerli bir şeyde yoktu açık ve çıplaklığımız dışında. İlk araba için elimizi kaldırırken hiç düşünmemiştik, nasıl istiyorsak ole gelişmesini bekliyorduk sadece ve kuş grubu bir araba durdu içinde orta yaşlı, kirli 2 adamın olduğu. 50 derece sıcakta çalışmak zorundaydılar. En fazla 20 km gittik onlarla. Kadınlar genellikle sıradan bir güven duygusuna ihtiyaç duyarlardı. Bencilce birilerine tutunmak ve söylemeselerde, sahiplenilme duygusunu bastıracak bir erkek olması için çok şey yapabilirlerdi. Ama yalnızda olsaydı bunu yapabilirdi diye geçirdim içimden ilk arabadan indiğimizde. 2. arabadan indiğimizde göynük taraflarındaydık ve sıcaktan yürünmez durumdaydı yollar. Keşke o adama bir fıkra anlattırsaydık daa :)) hele uşaklar:) Gerçekten samimi ve eğlenceliydi. 3. arabanın bizi nerede bıraktığını hatırlamıyorum ama sanırım kemer girişiydi ve genç bi adamdı. Büyük bir sırt çantası çadır ve küçük bir çantamız daha vardı. Yanımda güzel bir kadın olduğu için bu zor olmuyordu. En fazla yarım saat beklemiştik baş parmağımız havada. Bu çok zevkliydi. Amaç ilk olimpos olduğu için geçtiğimiz yerlerde vakit geçirmiyorduk. Saat 3 de başlamıştık otostopa ve neredeyse bir şehirler arası otobüs kadar hızlıydık. Kemerden sonra 2 arabaya daha bindik ve olimpostaydık Bu inanılır gibi değildi ama etrafta bir tane bile tanrı yoktu.. Kandırılmıştık tanrılar konusunda.. Yarını düşünmeyen yüzlerce insan ortalarda günü nasıl en iyi şekilde geçirebilirim diye düşünerek yürüyorlardı. İşte bu tam bana göre dedim kendi kendime. Kalacak yer ve yemek bulduk kendimize en ucuzundan. Havada çok fena ostrojen kokusu vardı. Eminim her iki yan çadırımızda da sabaha kadar acımasızca düzüşen insanlar vardı. Hatta biri bu işe bir kırma pitbull bile katıyor olabilirdi. Trajik bir hikayeye sahipti köpeğin sahibi. Hiç mutlu gözükmüyordu ama devam ediyordu işte bir şekilde. Denize girip voleybol oynadık  deli gibi. Her şey çok güzeldi. Samimi bir düzüşmeden bile daha çok zevk alıyordum toptan akan su damlaları yüzüme geldikçe. Sürekli olarak sallıyordum topu bu yüzden. Kurulanmadan yukarı çıkıp akşam yemeği için iyi şeyler düşünmeye karar verdik. Tatmin ediciydi. Birlikte masa tenisi oynarken topu yukarıda yakalayabildiğini  görmek kadar tatmin ediciydi yemek. İçlerinden birinin saksafon çaldığı bir grubu dinliyorduk, homoseksüellerin de yaşadığı bir mekanda. Tavladan sıkılmıştık. Sohbet çok iyiydi ve biraz daha ciddiyet gerektiren şeyler konuştuktan sonra birer bira daha ısmarladık. Gerçekten de iyiydiler. Resmi bir ilişkisini yeni bitiren insanlardan çok korkardım. Alıştıkları bir şeyi bıraktıkları için dengesiz olurlardı. Ahlaki olarak evde oturması gerekirken otostopla güney akdeniz turu yapan birinde ne kadar denge aranabilirdi ki. Vazgeçtim bundan ve uyuduk sabahın 8ine kadar. Harika bir uyku değildi. Babasını öldüren bir katilden öcünü alır gibi, rahatsızlık uykumuzu delik deşik etmişti. Doyurucu bir kahvaltıdan sonra ayrıldık ordan. İlk gün tahminimden daha eğlenceliydi. Antik evler mezarlar yollar, surlar, deniz, doğa ve sömürü vardı orada. Eğlencede çabasıydı. Mutlu ayrıldık ordan. Daha güzel yerler görmek ümidiyle tekrar baş parmağımızla yukarıyı işaret ettik ve hava dayanılmaz derecede sıcaktı. Gerçek tanrının cehennem similasyonundan yürümeye devam ettik birileri bizi alana kadar..

Hiç yorum yok: