16 Ekim 2015 Cuma

Özgürlük

''Biliyorum. Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum. Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.''

Yalnızlık, kendı düsüncelerinin, icinde olduğun dört duvara çarpıp tekrar kafanın içine geri dönmesidir. Eğer o dört duvar içerisinde senden baska biri daha varsa kafana dönen düsüncelerde değislikler olur. Daha sert döner ya da yumuşar. Kafanda daha hafif düsüncelere yer olmadığı icin o oda her geçen gün yalnızlaşır. Kendi düşündüğün şeyleri istersin. Başka bir insanla aynı fikirde olma düşüncesi zamanla yok olur. Bu hem iş hayatına hem duygusal hayatına yansır. Bu kıvama ulaşmak tabiki yaşanmışlık ve zaman gerektirir. Ve bu noktadan sonra kimseyle olamayacağını fark edersin. Özgürlüğün asıl tanımıda burda yatar aslında; İnsanın kendi içine kapanışı. Yalnızlık.


Kendini gerçekleştirmiş olmanın da ötesi bir durumda sıradan insanların varlığına tahammül edemezsiniz. Onlarla sohbetiniz bir kaç saati geçmez. Kendi düşüncelerinizin birazından vazgeçerseniz ancak bir insanla aynı fikirde olabilirsiniz. Ve ancak düşüncelerinizin bir çoğundan vazgeçerseniz bir insanı sevebilirsiniz. Bunun için oldukça toy ve genç olmanız, kendinizi tanımayı bir kenara bırakmış olmanız şart.


Tüm bu içinde olduğum durum ve çevrenin çeliciliğini de işin içine katarsak bir kadını sevme çabası gerçekten boşa. Yeni bir insana tahammül etme çabası boşa. Bu, insanın kendine ve çevresine daha fazla zaman ayırmasına yalnızlığının yani özgürlüğünün tadını çıkarmasına sebep olacaktır. Doğru olanda budur. Ya da değildir.