16 Ekim 2009 Cuma

ben hep vardım..

Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi...

Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden
ilk anda vazgeçilebilirdi benden. Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. ``Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.`` Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim...

beyaz köpek

bugun yürüyüşe çıktım şehrin en ünlü caddesinde. Beyaz iri bir köpek yürümeye başladı yanımsıra. Hızı benimle aynı, trafik ışıklarında birlikte durduk. Karşıdan karşıya birlikte geçtik. Bir kadın bize gülümsedi. Uzun süre birlikte yürüdük. Sonra ben bakkala girdim, çıktığımda gitmişti. İri beyaz harikulade köpek gitmişti, iri mavi gözleride. Gülen ağzı gitmişti. Sarkık dilide.
ne kadar kolay yitiyor herşey, hiçbir şeye sonsuza dek sahip olamıyoruz. Kederliyim, o köpek beni sevmiş bana güvenmişti ve ben gitmesine izin verdim.

11 Ekim 2009 Pazar

Benide sevdiğini söylüyorsun

yağmuru seviyorum diyorsun,
yağmur yağdığında şemsiyeni açıyorsun…
rüzgarı sevdiğini söylüyorsun,
rüzgar çıktığında pencereni kapatıyorsun…
güneşi seviyorum diyorsun, güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun…
işte ben bundan korkuyorum…
beni de sevdiğini söylüyorsun…!

Bunun bir Shakespeare ürünü olduğunu ilk defa yaşamdan dakikalarda duymuştum. Altında vefa olmayan bir sevgi ne kadar doğrudur, gerçektir bu da tartışılmalı zaten. Birinin sizin için üzüldüğü yada sevindiği, gözyaşı döktüğü yada gülümsemenin hatrınının kıymetini bilmek gerekir.

İnsanın sevdiklerinden her daim güzel, iyi şeyler bekleyerek yaşaması kadar büyük bencillik olamaz. Aynı Shakespear’nin söylediklerinin içindeki mana gibi: Sevdiğimizi söyleyip sevilenin dikenlerinden kaçmak ne kadar “Sevgi” kelimesinin anlamını taşır acaba?
Birde sevdiğini söyleyip dikenleri tatmadan kaçanlar.. Ne kadar bencilce? öyle ki; etrafda sevdiği insanların kasvetli, acıtan yanlarına katlanıp, inadına yanında olanlar varken..

7 Ekim 2009 Çarşamba

pasaklılar kralı

doğuştan pasaklıyımdır
yatağa uzanmayı sevdim don atlet -kirli tabiki-
ve sigara yanıklarından delik deşik
ayakkabılar çıkarılmış bir bira şişesi elde
zor bir geceyi atlatma çabasında,
hala gitmemiş ve
sürekli şikayet ederek dolanan bir kadınla mesela,
ve şoyle bir doğrulup
''heyy! memnun değilmisin? öyleyse ikile!!
diye bağırarak.
gerçekten bayılıyordum kendime,
o pasaklı kendimi seviyordum gerçekten,
ve onlarda seviyordu anlaşılan; her seferinde
terk edip, her seferinde döndüklerine göre..

5 Ekim 2009 Pazartesi

Gitmeleri severim...

Bazen gerekir...
Ve bazen gitmek iyidir...

Ben genelde gitmeleri seçerim...
Niye bilmiyorum...
Ama severim...

Kendimle kalmak...

Niye yapay olur ki hep sevgiler?
Ya da niye insanlar
Zorlama sevgiler gösterirler?
Sizi zoraki severken biri,
Kalmanızın anlamı var mı?

"Seviyorum" demek niye hep basite indirgenir?
İnsan aslında sevmediği birine"Seni Seviyorum" niye der?
Niye bu kadar basitleşir?

Ben karamsarımdır...
Kaplumbağaları hep sevmişimdir...
Korktuklarında,
Kendilerini en güvenli hissettikleri yer
Yine kendileridir...
Kendilerine dönerler...

Ben de Sevmekten korkarım..
Ve her sevişimde kendime sarılırım...
Kabuğuma çekilirim...
Ve en sonunda kaplumbağa gibi
Sessiz ve sedasız,
Hissettirmeden
Mutlaka giderim...

Değer verilmezseniz eğer,
Ya da verdiğiniz değer kadarını hissedemiyorsanız...
Kalmanızın bir anlamı var mı?

Sessiz sedasız gitmek güzeldir...
Sanki hiç yokmuşsunuz gibi...
Fark edilmemeyi severim ben,
Sır olmayı severim...
Adımdan bahsedilmemesini severim...
Hissettirmeden gitmeleri severim...

Bir film sahnesi gibi...
İnsanların arasındayken...
İnsanlarda bir yer etmişken...
Sessizce gidersiniz...
Üzerinizde bir palto...
Bir süre sonra birisi der ki;
"Ya bu gitmiş"
Cevap verir diğeri;
"Evet gitmiş"
Sonra her şey yine devam eder...
Siz de unutulmanın hazzıyla tebessüm edersiniz...

Ben hep giderim...
En çok yaptığımdır...
En alışkın olduğumdur bu benim...
Nasılsa bir gün bitecektir...
Daha çok bağlanmaktansa,
Daha çok bağlamaktansa,
Bağlanıp daha çok yanmaktansa,
Gitmek iyidir...
Bu ne kadar zor olsa da...
Gitmek iyidir...
O zaman sadece bir isim olarak kalırsınız...
Aslında belki hiç hatırlanmazsınız...
Bu acı vermez ki!
Siz kaç kişiyi hatırlıyorsunuz ki zaten?
Birileri de sizi hatırlamayıversin...
Unutulmak iyidir...
En azından sır olursunuz...

Gitmek korkmak mıdır?
Mücadeleden yılmak mıdır?
Zayıflık mıdır?
Sanmıyorum...
Zaten elde edemeyeceğiniz bir şey için
Mücadele etmemelisiniz...
Size zarar vermeyecek bir şeyden
Korkmamalısınız...
Aslında gitmek güçtür çok severken,
Gidebiliyorsanız; güçlüsünüz...

Gitmeleri severim...
Ve bazen;
Eninde sonunda,
Giderim...

4 Ekim 2009 Pazar

gör, bak etrafına; neler dönüyor!

Her şey günlük gülistanlık olacak olsaydı gerçekten imtihan olmazdı! Gelişi güzel doğar, büyür, ölürdük..Sen abartıyorsun rahat yaşamla sapıtmayı. İstanbul üstünden geçmiş bırak kendini korumayı. İyiden iyiye bakıyorum da yoldan raydan çıkmışsın. Tenine dokunan ellerden bir koleksiyon yapmışsın aferin! O yataktan bu yatağa yatıp takılıp sızmışsın, bu zihniyetle aşkı yorgan altlarında aramışsın aferin! Erkek alana dek istediğini sanarsın ki Romeo, ne diller döker de teslim olur kapana Juliet. Kadınlar hassas ve hisli, dilekleri içlerinde gizli, hatırla işi bitince kaç Romeo gaddarca gitti? Kadın olmak zor bu kadar acımasızlık sürerken. hemcinslerim abazanlıktan oduncasına yanarken.
El bebek, gül bebek bu yaşına kadar geldin. Düşünsene bir it heriften sertçe tekme yedin. Geceye aşkla vardın, sabaha yabancı uyandın. Bil ki sonraki gün başka bir baya anlatılacaksın Kadını kandırmaksa amaç alayınız yalancı. Kapında köpek olan işi bitince yabancı.

3 Ekim 2009 Cumartesi

bir hikayem var..

her görüştüğümde başkasıyla sevişirken gördüğüm arkadaşlarım oldu kısa bir süre.. Ve bunun normal bişey olduğunu düşünen biri daha.. Annemin neden arkadaşlarımı bu kadar merak ettiğini kimlerle görüştüğümü, bunu benden daha çok önemsediğini anlıyorum. Zira 'arkadaşını söle sana kim olduğunu söylüyüm' gereksizi burdan çıkıyormuş ve kimi zaman doğruymuş.. Bole umarsız sevinçli, halinden çok memnun zamanlardan sonra pişman olduğum bir sürü isyana kalkıştım. Geçti..

Yalanı hiç bu kadar sevmemiştim .. Öle yalanlar öle gereksiz oyunlar çevirdiki güldüm çoğuna:) Halbuki gerek yoktu ben zaten keyfime bakıyordum... Neden insanlar bole şeylere kalkışır. Ben çikolatalı puding seviyorum bundan başkasını yemem ama çileklininde tadına bakıyım demek zormu?? Herkez yaşıyo bunu. bende yaşadım..
Şimdi yeni bir hayata katıldım ucundan çok sorunsuz saf biraz dekolteli ama :)) Zaten fetişim acayip üstüme üstüme gidiyo :D
Tüm bunlara bir sürü sorunla girmek sorun yaratabilir. Elimdeki sorunları ortadan kaldırıp dekolteli bi hayata ortak olucam, bu kesin :)
Aaa sorun derken; ne kadarda boşmuş gereksizmiş.. Bir çok güzel anı teptim. Sanırım geri dönmeliyim..