2 Mart 2009 Pazartesi

artık yok

Artık daha çok gece daha az gündüz eskisinden daha az güneş ışığı. Günün hep ikinci 8 saatinde uyumak, güneşin en tepede olduğu zamanlar. Dışarı çıkınca gözlerini defalarca ovuşturmak. Kısacık zamanda hatırladıklarımı ne çabuk unuttum yine..
Geçenlerde yeni yazmaya başladığım bir sitede bir söz okudum. Susmakta bir konuşma şeklidir gibi birşeydi sanırım. Hayatınızda hiç susarak birine bir şey anlatmayı denediniz mi? ya da bunda ne kadar başarılı oldunuz? Karşınızdakine küfretmek istiyorsanız bunu susarak anlatmayı denediniz mi hiç, ya da onu çok sevdiğinizi sölemek için sustunuz mu? Aslında somut şeyleri anlatmak için susmak çok aptalca. Anlamıcaktır. Her zaman konuşmak ya da yazmak. Ama bazende susmak.
Bunu nie söylüyorum, karşınızda konuştuğunuzu anlamayacak insanlar olabilir. Normal. Ama bu değil zaten olay. Konuşurkende seni anlayan birine susurak bir şey anlatmak.
En çok sevdiğiniz, birlikte vakit geçirdiğiniz, eğlendiğiniz bir arkadaşınıza bir buluşma teklifi gönderin. Mesela çayı güzel demleyebilen bir yer olabilir. İlk siz gidin ki o geldiğinde 2 çay aldıktan sonra, mümkünse kendiniz doldurup, oturun masaya hiç konuşmadan. Ve çay bitene kadar konuşmayın. Aslında ikili ilişkilere karşıyım ama iki insan birbirlerini susarkende anlamalılar. Neler hissetiğini nasıl bir gün geçirdiğini hatta nereye gideceğini bile.
-gönülçelen gönülçelen biraz gerçek biraz yalan hem yarabandım hem yaram bitsin artık gönülçelen, dı dı dııı dırı dımmmm
Hep boyle bir insan olsun istedim yakınımda. Yolda gördüğünde beni, yüz ifademden nereye gideceğimi bilen, belki olur ilerde:) Aslında bu kareye başkasına ait şeyler yazmayı sevmiyorum fakat bu eskilerden

niceleri geldiler niceleri,
neler istediler neler!
sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
bakıyorum da sen hiç gitmeyecek gibisin;
onlarda senin gibiydiler..