23 Temmuz 2010 Cuma

dönme dolap ve sevgili





beyoğlunun en arka sokaklarında, kadere uzun süre maruz kalmış adamlar ve kadınlar
sahnede bir tabure elinde bir kağıt; Bukowskiden bir şiiir okuyordu beyaz saçlı adam!
ve şöyle bağırıyordu: '' bana bir efes getirin şişede olsun''. şiirine devam etti;
....
kadınım gitmişti
ve boş şişeler kanı çekilmiş cesetler gibi
sardı beni işe yaramazlıklarıyla;
güneş hala iyiydi ama,
ve ev sahibemin notu bükülmüş
hoş ve talepsiz sarmışlığında; şimdi gereken
iyi bir komedyendi, eski tarz bir şakacı
absürd acı üzerine şaka yapacak; acı absürddür
çünkü vardır, hepsi bu;
...
4 tane 5 liralık birayı bitirmiştim ve cebimde sadece evime dönebilmek için 30 liram kalmıştı. saate baktım henüz yeni gün başlamamıştı bile. orada bedava içki içmenin tek yolu çıkıp şiir okumaktır. ve sahnenin yanında elinde gitarla bekleyen çirkin adama gidip peçeteye yazılı olan adımı verdim. soğuk bir 120 lik biranın yolu sahneden geçer diyordum kendime. mekan tıka basa doluydu çoğu berduş görünümlü, 30 yaş üstü zengin adamlardı. yanlarında 5 biraya sevişen kadınlar vardı genç. her zamanki gibi yalnızdım. yalnız olmayı severdim ve yalnız kalmak istemeyen insanların yanında olmasını istediği insanlardan bir çıkarı olduğunu düşünürdüm hep. bu sebepten hep yalnızlığı, gerektiğinde yalnız bırakmayı seven insanlardı arkadaşlarım. uzun sürmedi adımın okunması ne okuyacağımı bilmiyordum. tabureye oturdum, kimse alkışlamadı. çoğunun haberi bile yoktu benden. önüme bir 30luk koydular. bende okumaya başladım, şiirin bşına kendimden bişeyler koyarak tabiki...
-aynı kadınla iki kez çıkmak aptallıktır
üst üste iki kez dönme dolaba binmiş gibi olursunuz
aynı manzara, oturduğunuz yer sadece en yukarıda olduğu zaman heycan..


tek jetonluk 3 tur ve aynı son..

hayatlarımızı mahvedecek hep bişeyler vardır
neyin veya kimin bizi önce bulduğuna bakar,
mahvolmaya hep hazırızdır.

mahvolmuş hayatlar olağandır
bilgeler için de ahmaklar için de.
ancak
o mahvolmuş hayat bizimki olduğunda,
işte o zaman farkına varırız.
intaharların,
ayyaşların, hapisane
kuşlarının, uyuşturucu müptelaları ve benzerlerinin.
varoluşun, menekşeler kadar,
gökkuşağı kasırga ve tamtakır mutfak dolabı kadar
olağan bir parçası olduklarının...

bir kaç kadın 50 yaşında yalnız bir adam ve 2 masayı birleştirip sıradan bir doğumgünü kutlayan öğrenci grubundan başka kimse alkışlamadı. alkışlamalarınıda beklemiyordum amaç biraydı. ve tüm o alkışlayanlarda bunu biliyordu; amaç buz gibi biraydı ve ben çok mutluydum..

Hiç yorum yok: