22 Nisan 2010 Perşembe

-1-

Ders çok sıkıcıydı ve 2 saat boyunca bukowski okudum. Daha yararlı olduğuna eminim. Vucudunun alt tarafını, bir çay bardağını sımsıkı saran bir el gibi saran kot pantolonuyla etrafta dolaşıyordu. İnce bir beli uzun bacakları ve orantılı bir vucudu vardı. Bütün abaza takımının ona baktığını ve bakarken neler düşündüklerini biliyordu. Kadınlar gerçekten çok tehlikeli ve olağanüstü yaratıklardı. Ama hepsi değil. İnsanların dikkatini vucuduyla çekmek istemediği belliydi ama elinden de bir şey gelmiyordu. Esmer teninden gözlerini alamayan kadınlar bile vardı etrafta. Ders çıkışı kulağımda teoman seri adımlarla, yerde oluşmuş engebelere takılıp düşmeden yürümeye çalışıyordum. Bahis oynayıp viskimi yudumlamak için sabırsızlanıyordum. Önümde bir kalabalık gördüm ve onnların olduğunu fark ettim. Çaklıt ve arkadaşları tüm bakışların üzerlerinde olduğunu bilerek yürüyorlardı. Kadınlar gerçekten çok tehlikeliydi. Yanlarından geçerken onlara iyi bir akşam geçirmelerini diledim, çaklıt en güçlü cevabı vermişti ve bunun boyle olacağına emindim. Hala o kızı yaşadığı saçma hayattan çekip çıkarabilirdim ama daha çok gençti. Biraz acı çekmesi şarttı. Hayatının acımazsızlığını tatmayan bir insan gerçek değildir. Ve gerçek olmayan insanlardan nefret ederdim. Tahta sandalyelerin tadını çıkaran arkadalarıma selam verdikten sonra hızlı hızlı yürümeye devam ettim ve bu sefer yoldaki çukurlara dikkat etmiyordum. Durakda biraz beklemem gerekiyordu. Öğrenciler çoğunluktaydı durakta ve hiçbiri gülümsemiyordu. Çaklıt ve arkadaşları durağa gelene kadar. Bütün adamlar gülümsemeye, sesli konuşmaya ve o abazalıklarını dışa vurmaya başlamışlardı. Hemen gitmem gerektiğini düşündüm ve evimin biraz uzağından geçtiğini bildiğim bir otobüse bindim. Gitmeden önce bana gülümserken, tüm haftasonumun ne kadar güzel geçeceğini düşündüm. Güzel geçecekti. Bol bol viski içip kumar oynayacaktım ve kazanmak zorundaydım. Ama güzel geçecekti işte. Hep bole olurdu.

Hiç yorum yok: