7 Ocak 2015 Çarşamba

Üniversitenin En Güzel Kızı



Hikayelerimi yazmak için kesinlikle olmasa da bir yaşanmışlığa ya da benden daha iyi yazan bir yazara ihtiyacım vardı. Yaşamak, atlatmak kolaydı. Bu yolu seçiyordum. Uzun bir gün ya da kısa bir gece, bir kadın, ya da bir çocuk sayfalarca şey barındırıyordu içinde. Yaşanmışlık kadar iyi bir şeyler. Ve bunlar insanların okuması için idealdi. Yaşanmış en güzel yazılarımı kendime saklardım. Ve içlerinde sadece çok az insanın hissedebileceği duyguları yayınlardım. En özellerini. Ama kurgu, gerçekle örtüştüğü zaman daha iyi bir şeyler çıkıyordu..



Melike, üniversitenin en güzel kızıydı. Yarı göçmen bir ailenin en küçüğü. Kendinden büyük iki kız kardeşi daha vardı. Fakat onlar zengin bir adamın ağız kokusunu seçmişlerdi. Kıvrımlı, esnek bir vücudu vardı. Şehvet akıyordu her yerinden. Girdiği kaba sığmayan bir ruh. Saçları kızıla dönük, her hareket ettiğinde sağa sola savruluyordu. Ya çok neşeliydi, ya da çok hüzünlü ortası yoktu. Diğer kız kardeşleriyle arası hep kötüydü. Eniştelerinden nefret ediyordu üstüne. Güzelliğini kullanmadığından şikayetçiydi kız kardeşleri. harika bir hayatı olabilirdi. Çift banyolu akıllı ev, lüks bir spor araba ve sosyete partileri ile geçirebilirdi hayatını Melike. Kız kardeşleri buna inanıyorlardı. Oysa hem akıl vardı Melikede hemde ruh. Dans ediyor, arada resim yapıyor, toplumun biraz felsefeyle gelişebileceğine inanıyordu. Erkeklerin gözünde bir seks makinasıydı Melike. Onlarla dans eder, arada satranç oynar, yemek yer, erkek işi yatmaya getirdiğinde bir yolunu bulup başından savardı. Erkeklerin bu denli sapkın düşüncelerle yaklaşmasının önemli bir nedeni Melike'nin genç yaşta bir evlilik geçirmiş olmasıydı. Yüzeysel değildi. Birileri ruhen ya da bedenen incindiğinde acılarını içinde hissederdi. Çirkin adamlarla arası daha iyiydi. Yakışıklı erkeklerden uzak dururdu genelde. Güzel burunları ve kulaklarından başka düşündükleri bir şey yok derdi onlar için. ''Yüzeyseldirler, içleri yoktur onların'' derdi.


Babası ve annesiyle aynı şehirde yaşamasına rağmen farklı bir evde kalıyordu. Arada bir her şeyden soyutlamak istiyordu kendini. Yaşadığı şehirde ve üniversitede kendisini kıskanan kadınlarla ve kendisi isteyen erkeklerle uğraşıp duruyordu sürekli. Tek kelime etmeden gelip yanıma oturdu. Üniversitenin en çirkin adamlarının başında geliyordum. Neredeyse hiç bir kadın ilgilenmiyordu benimle ve hiç bir kadınla ilgilenmiyordum. Mutluydum kendimle. Çirkin olduğum için seçmişti beni belkide.

-''Kahve içer misin ?'' diye sordu.
- ''Tabii. neden olmasın.'' dedim

Garsonları sevmezdim. kahvenin nerede yapıldığını biliyordum ve iki kahve kapıp geldim. Kayda değer bir şeyler konuştuğumuz söylenemezdi. Etraftaki herkes önce Melikeye sonra bana bakıyordu. İçlerinden ne geçirdiklerine emindim. Sadece üniversitenin değil ömrümde gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi Melike. Uzun soluklu değildi sohbetimiz, sürekli konu değişiyordu. O konuşuyordu ben dinliyordum. Ben konuşuyordum o dinliyordu.

- ''Güzel buluyor musun beni ?'' diye sordu
- Evet ama başka bir şey var sende.. görünüşünle ilgili değil.
- ''Bir çok insan sadece güzel olduğum için beni suçluyor.'' dedi
- Güzel kelimesi yeterli değil. dedim

Aptal bir adam günün birinde sonsuza dek mahvedecekti onu. Umarım ben olmam diye geçirdim içimden. Kalktık oradan. Boyu neredeyse benimle aynıydı. Cılız kuvvetsiz bir vücudum vardı. Hiç bir kadının benimle seks düşünmediğine neredeyse emindim. Beni evine davet etti. En son lisede izlediği bir filmi tekrar izleyecekti ve eşlik etmemi istiyordu.

- '' Emin ol benim yaptığım kahve bugüne kadar içtiklerinden daha güzel'' dedi.
- Umarım öyledir, çünkü güzel bir kahve içmek için iki öğünlük yemek paramı gözden çıkardığım oluyor bazen, dedim.
Sevecen ve samimi bir kahkaha attı.
- ''Yemek yemeyi atlama, kahve içmeye bana gelirsin hem dans için partner sorunumda kalmaz'' dedi.

Evine vardık. Bahsettiği kadar iyi değildi kahve ama dışarıda içtiğimden daha lezzetliydi. Melike erkeklerin kendisine sırf güzel, seksi ve apaçık bakire olduğu için yaklaşmalarından bıkmıştı. Yaşadığımız toplumun kadınlar üzerinde baskı kuran bir yapısı vardı. Hiç bir şekilde elinde olmayan bu güzelliğinin kendisine yarar değil zarar verdiğini düşünüyordu artık. Sadece kendi hayatıyla ilgilenmek isterken, bir çok insanın arasında buluyordu kendini sürekli. Ahlaksız teklifler, çıkar ilişkileri, sahte dostluklar bulandırmıştı hayatını. 

- ''Yiyecek bir şeyler hazırlayacağım, kalacaksın değil mi?'' dedi
- Rahatsız etmeyeceksem evet, dedim.
- '' Rahatsız etmeye başladığında söylerim, marketten bir şişe şarap alır gelir misin ?'' dedi

Cevap vermeden üzerime paltomu geçirip çıktım. Param fazla yoktu ama kaliteli bir şarap bulabildim. Geceyi neden yakışıklı bir adamla geçirmediğini biliyordum. Bilmediğim neden benimle geçirdiğiydi. Zamanımı iyi geçirmek için fırsatlar yaratırdım kendime sürekli. İyi bir film iyi bir manzara yakalayıp kendimi bırakırdım tam içine. Aynen böyle anlardan biriydi. İyi zaman geçiriyorum ve kendimi bırakmıştım tam ortasına. Eve geldiğimde masa hazırdı. Hazır çorba ve kırmızı et vardı yemekte. Çorbamızı içip, kırmızı eti şaraba ayırdık. Sohbet duraksayarak devam ediyordu şarap ve et yüzünden. Yemekten sonra filmimizi açıp, bardakları elimize aldık. Hava soğuktu ve üzerimize bir battaniye örtük. Neredeyse film bitene kadar hiç konuşmadık. Film üzerine bir kaç şey söyleyeceğini düşünüyordum fakat onuda yapmadı. Filmin ilk on dakikasından sonra sonunu tahmin edebiliyordum. Karakterler bayağı ve sevimsizdi. Bende hiç bir şey söylemedim. Bilgisayarı kapattıktan sonra üzerini değiştirip geri döndü. Az önce oturduğumuz kanepe, tek hamleyle yatak olmuştu.

- Bir yastık verirsen burada oldukça rahat uyuyabilirim, dedim.
- '' Hava soğuk, iki yastık getirsem birlikte uyusak olmaz mı ?'' diye sordu.
- Bunu hiç düşünmemiştim ama olur. dedim.

Uzandık birlikte, Yan yana sadece tavana bakıyorduk.
- ''Bir kaç hikayeni okumuştum. Yaşadığın şeylerimi yazıyorsun, kurguluyor musun?'' diye sordu.
- ''Bir çoğu kurgu ama arada yazmaya değer yaşadıklarımda oluyor. Özellikle daha önce hiç hissetmediğim hisleri yazarım. Tekrar aynı hissi hissedemeyeceğime eminsem yazarım. İlerde, bir kaç sene sonra aynı hisleri hatırlamak için. Nadirdir. ''
- ''Bu geceyi de yazacak mısın?'' diye sordu.
-'' Şu ana kadar hayır.'' dedim ve dönüp öptüm onu.
Bir an bugüne kadar öptüğüm kadınlar aklıma geldi ve onların kadınlığından şüphe ettim. Beni daha fazla zehirlemesine izin vermeden çekildim ve gözlerine baktım uzun uzun.

-Dans edelim mi? diye sordum.
Oldukça içten bir kahkaha attı ve ''Olur '' dedi.

Müziği hazırladı. Latin danslarının bir çocuğunu biliyordum ama dans etmeyi sevmezdim. Kot pantolonum ve gömleğim vardı üzerimde biraz bol. Dans ettik uzun bir süre. Şarkı bittiğinde kafasını omzumdan kaldırıp uzun süre öptü beni ama bir şekilde kurtarmıştım kendimi yine.

'' Geceyi pas geçen ilk erkeksin'' dedi.
Gülümseyip yanağından öptüm onu. Uzandık ve sırtımı döndüm. Uyumak için geniş bir yere ve yalnızlığa ihtiyacım olduğunu söyleyemedim. Sabah uyandığımda kahveyle karşımda dikiliyordu.

'' İstiyorum seni '' dedi.
'' Önce kahvemi bitirmeliyim'' dedim.
Ben kahvemi içerken ağır ağır üstündekileri çıkardı. Rahat bir tavırla sergiledi kendini. Neredeyse kusursuzdu. Saçları dudakları teni ışıl ışıldı. Sokuldu yanıma. Kendini vererek ama sakin öpüşüyordu...
Üzerimizi giyinip çıktık evden. Üniversitede, dün yanıma gelip oturduğu yere bıraktım onu. Akşama doğru aynı yere uğradım ders çıkışında. Yanında bir erkekle oturuyordu masada ve mümkün olan en uzak masaya oturdum. Aradan çok geçmeden geldi yanıma.
'' Sadece vücudumla değil benimle de ilgilendiklerini sanıyorum bazen '' dedi, merhaba demeden.
''Ben vücudunla ve seninle ilgileniyorum. Vücudunu aşıp seni keşfedecek erkeklerin sayısının çok olduğunu sanmıyorum ama.'' dedim.

Evine gittik. İçeri girer girmez sevişmeye başladık. Dünden kalan şarabı tamamlayıp, biraz dans ettik. Çok kalmadım. Akşamında arkadaşlarıyla bir planı olduğunu ve gelmek isteyip istemediğimi sordu. Gitmedim.
Gece yarısı bir telefonla uyandım. Melikeydi arayan ve ağlıyordu. Yanına gittim hemen. Bir barın önüne oturmuş, arkadaşları başında ağlamaya devam ediyordu.
-''Orospu çocukları biraz sohbet edip içki içtiğim tüm adamlar donuma girebileceklerini sanıyor.'' dedi.
-''Sana içki ısmarlamalarına izin verdiğin anda başına belayı alıyorsun.'' dedim.
-'' Beni eve götür lütfen'' dedi.

Evine götürüp yatağına yatırdım. İlk seviştiğimiz kanepeye uzandım bende. İçeride harikulade bir kadın yatarken, yalnız uyumak ne kadarda zevkli diye geçirdim içimden. Melikenin hayat boyu yaşadığı ve yaşayacağı şey buydu belkide. Yaşlanana ve iş görmez bir duruma gelene kadar. Defalarca kendi güzelliğine zarar vermek istediğini duydum arkadaşlarından. Kaşlarını hiç almadan okula gittiği, yüzünün değişik yerlerinde yara bantlarıyla, saçlarını hiç olmadık renge boyayıp hatta erkek pantolonuyla. Güzel olduğu için yaşadığı sıkıntılar onu hayattan soğutmuştu.

-Güzelliğinle neden uğraşıyorsun bu kadar, kabullensene, dedim.

-Başka bir şey gördükleri yokta ondan. Bir bok değil güzellik, uçup gider. Upuzun boy, geniş omuzların olmadığı için talihlisin. Biri seninle ilgilendiğinde, başka bir şey için olmadığına eminsin.
- Talihliyim evet. dedim.
- '' Harikulade bir yüzün var, sadece toplum geniş omuzlu uzun boylu zengin adamları yakışıklı kıldı bu dönemde. Hepsi bu.''
-Teşekkür ederim. dedim.

Birlikte çıktık. Caddede yürürken insanlar Melikeye bakıyorlardı yine. Evime gittik. Birer şarap alıp sohbet ettik. Bu sefer akıcı ve rahat. Cümlelerimizi zamanla yarıştırıyor, aynı zamanda harika müziklere eşlik ediyorduk. Arada harika espiriler yapıyor birbirimize sokularak gülüşüyorduk. Bir tek Melike öyle gülebilirdi. Bu gülüşmelerin arasında öpüşüyor, dans ediyor, kendi uydurduğumuz sözlere, yine kendi uydurduğumuz besteler yapıp ne kadar kötü bir şarkı oldu diye birbirimizle dalga geçiyorduk. Artık hiç makyaj yapmıyor, kendine bakmıyor, duşa bile haftada bir yada iki kez giriyordu. O ihtişamlı kıvrımlarını ortaya çıkaran elbiselerini bir kenara atmıştı. Okula bile eşofmanlarla gidiyor, ama yinede o tiksindirici bakışlardan kurtulamıyordu.

Yolda karşılaştık üniversitenin girişinde. Beni görünce ağlamaya başladı. Omzuma yüzünü dayayıp usul usul ağladı uzun süre. Kafasını kaldırıp omuzlarından sarstım onu.

-'' Kendine gel artık, Bu şekilde zarar veriyorsun kendine. Hayatımda senin kadar hayat dolu bir kadın tanımadım. Seviyorum seni''
Sarıldı bana uzun süre. Sahile götürdüm onu. Hava soğuktu ama tek tük insanlar vardı. El ele tutuşup konuşmadan uzun süre yürüdük. Ağlamıyordu ama hüzünlüydü. Yiyecek bir şeyler aldım atıştırmalık. Kuma uzanıp sohbet ettik. Sevişmekten bile daha zevkliydi. Rahattı benimle. Aklımdan onu bir önce yatağa atmak fikri geçmediğini biliyordu. Sohbet uzadıkça gülümsemeye başladı. Mutluydu benimle. Evime götürdüm onu. Tutkulu bir sevişme tutturduk. Oldukça uzun ve aşk dolu. Uyuduk birlikte. Sabah kalktığımızda kahvaltı hazırladım. Huzurluydu. Bir şarkı bile mırıldandı bana. Ayakkabılarımızı giyip evden çıkmadan beklemediği bir anda yanağına bir öpücük kondurdum. 

-''Sevgilim ol'' dedim nazikçe.
-'' Olmaz'' dedi yumuşak bir ses tonuyla ve yanağıma bir öpücükte o kondurdu.

Üniversiteye bıraktım Onu sonra. Bir kaç günlüğüne şehirden ayrılmam gerekiyordu. Hiç aramadı beni ve mesajlarıma karşılık vermedi. Bir sorun olduğunu düşünüyordum. Israr etmedim. Genelde ısrar etmezdim zaten. Aramalarıma ve mesajlarıma cevap vermeyen biri için hassasiyetimi kaybediyordum. Ama Melike farklıydı. Erken döndüm şehre ve ilk tanıştığımız yere gidip bir kahve söyledim. Garson kahveyi getirdikten sonra, ''Senin kız için üzüldüm'' dedi.

-Neden ? diye sordum.
- ''Haberin yok mu? Özür dilerim. İntihar. Dün cenazesi vardı.'' dedi.
- ''Hayır''. diyebildim sadece ilk nefeste. ''Nasıl ? Neden? diye sordum çabucak.
- '' Bölüm binasının çatısından atlamış''


Yutkundum garson gittikten sonra ve kahvemden bir yudum aldım. Sıcaktı dilimi ve boğazımı yaktı. Melike, üniversitenin en güzel kızı. Harikulade vücudunu aşıp onu keşfetmiştim, ve o 26 yaşında ölmüştü. Bana ''Olmaz'' dediğinde üstelemeliydim. Yanımdan ayırmamalıydım. Tembel, bencilce davranmıştım. Adi herifin tekiydim. Kalkıp yürümeye başladım. Nereye yürüdüğümü bilmiyordum.










Hiç yorum yok: