26 Şubat 2015 Perşembe

-31-

Öğle saatini biraz geçmişti. Gökyüzü gün içinde değiştirdiği renkler içinde en parlak olanını yaşayanların seyrine sunuyordu. Hava, kanı yavaş akan bir insan için soğuk sayılırdı. Yaşadığım mahallede insanların bir çoğu o sıralar ya çalışıyor ya da evde gündüz kuşağı programları izliyordu. Kaldırımlar yeni onarıldığı için yerler hafif topraktı. Sokak köpekleri buldukları güneş gören bir yere uzanmış ısınmakla meşguldü. Pazardan dönen bir kaç adam, okuldan dönen bir çocuk ve uzakta hararetli bir tartışmaya tutulmuş iki kadın vardı. Biri oldukça içten bir ağlamaya tutulmuş, diğer kadın sürekli ellerini kadının omuzlarından tutup sarsarak ona bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Yanlarından geçerken yardım edebileceğim bir şey olup olmadığını sordum. Neredeyse hiç çekinmeden, kuşkulanmadan hikayelerini anlatmaya başladılar, sanki çok az zamanları varmış gibi..


Bir kadın..On dokuz yaşında..
Sevdiği adamla birlikte oluyor. Öncelikle ailesinin, daha sonra çevrenin ve toplumun, evlilik dışı cinsel ilişkiye tepkisi sert ve acımasız oluyor. Bu ahlak dışı sert tepkiler yüzünden tek başına evden kaçıyor. Ailesi kızlarının kirlendiğini, artık onu istemediklerini, eve dönmesine izin verseler bile, hiç kimse onunla evlenmeyeceği için başlarına kalacağını söylüyor..

Hikaye net ve alışılagelmiş bir çaresizlikteydi.. İnsanı insan yapan özelliklerin bir çoğunu gelecek nesillere taşıyamayacağımız korkusu uzun zamandır vardı bende. Ama bu düzen, bu anlayış tüylerimi ürpertiyor. Tek suçu duyarlılık olan bu kadının, toplumun bu tehlikeli kurallarıyla mı mahkum ediyorsunuz?
Vahşi baba, taş yürekli anne ve kendisinden başka kimsenin huzurlu olmasını istemeyen toplumun akıl sağlığı bozulmuş insanları mı bu kadını cezalandıracak ?
Bir kadının birini sevip onunla birlikte olmasıyla tüm onurunu yitireceği masalını daha ne kadar okuyup, okutacaksınız ?
Daha az bilgelik, daha az din aşılayarak, daha az suçlu kılabilirdiniz onu..
Doğayı izlemekten başka bir kusur işlememiş birine o saçma rezillik ve alçaklık damgasını vurmaktan kaçının. İnsanların yarattığı kurallarda ahmak boktan bir çelişki vardır. Erkek ile kadın için kurallar tam tersi yönde işler. Ön yargılarımızı bir tarafa atıp düşünmeyi öğrenmeliyiz. En doğal bir duygu içinde, varlığını, yaşadığını hisseden bir kadına nasıl suçlu dersiniz ?
Kadının, ruhunun aydınlık olmasının toplum açısından ürkütücü bir yanı olduğunu neden bu kadar içinize sindirdiniz ? Neden kadının özgürlüğünden bu kadar korkuyorsunuz ?
Bir kadının küçüklüğünden beri aklına yapmaması gereken yasak şeyleri sokuyor, bu yasak elmadan tadınca da onu cezalandırıyorsunuz. Kafasına soktuğunuz yasak olan şeylerin insanlara bir süre sonra daha çekici geldiğini, bu doğrultuda bir çok hata yaptıklarını farkedemiyorsunuz.
Biliyorum, umursamayacaksınız ama, çocuklarınız bir şeyle ilgileniyorsa onu elinden çekip almayın. Tüm dünyayı saran bencilliğinizle, onları hırsınızın kurbanı haline getirmeyin. Kendi yasaklarınıza göre çocuklarınıza en doğal eğilimleri yasaklarsanız, size karşı en ufak bir güven duygusu barındırmayacaklar. Sizin yasaklarınızla çatışan yeni yeni şeyler deneyeceklerdir. Bir çoğundan zarar gördüğü içinde, ilerde pişmanlıklarla dolu bir geçmişe sahip olacaklar.
Onların kötülüğe yönelmelerinin, suç işlemelerinin asıl nedeni sizler olduğunuza göre, cezalarada onursuzluğada  siz mahkum olmalı değil misiniz?!

Kadın ağlamaya devam etti uzun süre.. Bir sürü olur olmaz düşünceler geçiyordu aklımdan, diğer kadın telaşlı konuşurken.

Kocasından önce başka bir adamı sevmiş bir kadını nasıl aşağılık, onursuz sayabiliyorlar ? Bu adaletsizliği sadece ahlak yoksunu insanların yapabileceği apaçık değil mi?

 Aslında böyle bir düşünce biçiminin kökeninde, sahip olmadığı şeylere doğru da uzanmak isteyen gereksiz bir gurur yatar..

...














Hiç yorum yok: