26 Kasım 2010 Cuma

Ortalamanın Üstü

kamera?! üç, iki, bir! saçma sapan müzik başlasın. Kayıt..!
İnsanlar birilerinin onları gözetlediğini düşünerek yaşadığını hayal edin şimdi. Hırsız düşünün mesela, yaşlı bir kadının bankamatikten çektiği maaşını çalmak isteyen. Hırsı ve çaresizliği ellerini titretmezdi, sadece uzanıp bir şekilde ele geçirmekti çantayı; gözünü dünyaya kapatır ve uzanırdı çantaya. Tam işte o anda bir ses; Kayıt!
Çeker miydi elini çantadan ya da nerede olduğunun farkına varır mıydı? Birinin onu kameraya aldığı değiştirir miydi yaşantısını acaba.
Bazı zamanlar yolda yalnız yürürken bunu düşünürdüm hep. Ortalama bir kadınla konuşurken birilerinin beni kameraya aldığı hissi hoşuma giderdi. Olabildiğince taklit bir kişilik olurdum. Kendimi olduğumun aksine oldukça iyi, düzenli, prensip sahibi, entelektüel, komik, kısaca; ortalama bir kadının hayran kalacağı bir erkek modeli olarak gösterirdim. Eğlenceliydi, ortalama kadınların hayatlarına girer sıradan zevklerimi tatmin ederdim böylece. İnsanların kendilerini birinin kameraya aldığını ve iki gün sonra en çok izlenen dizinin reklam arasında gösterileceğini bilse şimdiki gibi davranırlar mıydı acaba? Saygısız, sevgisiz, hoşgörüsüz, ipsiz, sapsız, karaktersiz, bilinçsiz, seviyesiz, siz, siz, siz... Ben yine sıradan zevklerimi tatmin etmeye devam ederdim. Bilirdim ki; beni izlediklerinde o ortalama kadınların daha iyisiyle ya da daha kötüsüyle karşılaştıklarında kendilerini kaybettiklerini, benim yaptığım taklitle ancak kendilerini iyi hissedebileceklerini anlarlardı. Zaten genelde kendi gibilerle birlikte olurlardı. Bu ortalama kadınların yaşama biçimiydi. Taklit ya da yapma hayatlara ortak olabilirlerdi ancak.
Ya ortalamanın üstündeki kadın..
Nasıl davranılacağını unutmuştum ortalamanın üstünde bir kadına. Bir şeyleri saklama gereği gelişmişti zamanla bu yüzden. Eğer bu kadınla birlikteysen bir şekilde, söylediklerine dikkat etmeliydin, bakışlarına dikkat etmeliydin, giyimine dikkat etmeliydin, yürüyüşüne dikkat etmeliydin, sevişirken dikkat etmeliydin ve konuşurkende.
Çünkü; kamera ondaydı!
Hangi ayrıntıyı alacağına kendi karar verirdi. Hangi açıdan çekeceğine, neden çekeceğine, ne zaman çekeceğine de kendi karar verirdi. Dilediği zaman bir kenara koyup kamerayı, yanıma çerçeveye girer, dilediği zaman çerçevenin dışına çekerdi... Kameranın kimin elinde olduğunu görmüş olmak zordu. Silahları elinden alınmış bir asker gibi kalırdın savaşın ortasında. Hatalarının savunuculuğunu yüzündeki eğreti üzüntüyle yapabilirdin sadece. Ne kadar affederdi acaba kamera seni. Ya da kaç kez aynı sahneyi baştan çekerdi. Bu kadar fırsat ve onca zamanı tanır mıydı? Sanmıyorum.
Yıllarca ortalama kadınlarla vakit geçirmişsen ve hala birini sevebileceğini düşünemiyorsan çekilmez bir durumdu. Ama ben her gün o kameranın karşısına geçip söylüyordum, sıradan ilerlemediğini, sevebileceğimi.. Ve O tekrar kaldırıp koyuyordu kamerasını omzuna.
Kamera! üç, iki, bir! müzik(!) başlasın! kayıt..!

Hiç yorum yok: