17 Nisan 2015 Cuma

Gözünün beyazında ben

Sağ elimin tüm parmakları birbirleriyle yarışıyordu teninde. Uykuya yakın bir nefesle eşlik ediyordu bana. Gözleri kapalı, olabildiğince masum ve sessizdi. Parmaklarımın dokunduğu yerlerin üzerinden geçiyordum dudaklarımla. Tam anlamıyla bir keşifti.
Bir şeyler fark etmek için uzun süre bakmıştım gözlerine. Canlıydı. Yaşamak istiyordu. Neşeliydi. Ses tonunun sakinliğine rağmen ruhu deli-doluydu. Sıradan bir kadının sahip olmak isteyeceği her türlü ayrıntıya sahipti. Kıvırcık kısa saçları, yuvarlak bir yüzün üstüne oturmuş, gözleri burnu ağzı oldukça orantılı yerleşmişti. Dünyanın en güzel kadınlarından biri değildi belki ama çekiciliği her adamı peşinde sürükleyebilirdi.
Oturup sohbet ettik uzun süre. Kitap okuduk, tavla oynadık, aynı sigarayı içtik karşılıklı. Uyuduk sonra. Yemek yedik. yürüdük, sarıldık, öpüştük utanarak.
Kısa sürdü. bir kaç gün ya da daha fazla. Ve hiç bir şey olmamış gibi devam ettik hayatlarımıza. Sanki benim parmaklarım değildi teninde dolaşan. Ellerini tutan benim ellerim değildi. Birbirimizin gözlerine hiç bakmamış gibi bir kaç cümlede kendi hayatlarımıza dönmüştük.
Mutluydum, birine aşık olmadığım, sürekli birini düşünüp, onun hakkında endişelenmediğim için.

Hiç yorum yok: